Rukiye Üstündağ (Ressam&Yazar)
Nokta, çizgi ve kelimeleri tuval üzerinde dans ettiren sanatçı.
1973 Ankara-Polatlı doğumlu. Resim yapmaya 17 yaşında eski halı ve kilim desenleri ile başladı. Metrelerce milimetrik kağıt üzerinde önce sabrını denedi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Desinatörlük bölümünden mezun olduğunda, renkli kişiliği onu farklı iş kollarına yönlendirdi. Sibernetik su oyunları, heykel ve su gösterileri için nozul, heykel tasarımları yaptı. İki yıl yurt dışı, yurt içi uygulamalara imza attı. 3 yıl sonra Televizyon, tanıtım, tasarım, reklam ajansından aldığı teklifle yeni bir oluşuma ayak bastı. Bu hayat onu büyüledi. Hayal dünyasında sınır yoktu. Kısa bir süre sonra aranan bir metin yazarı ve animasyoncu oldu. Hem fırçaları ve kalemi ile hem de bilgisayar tasarım programlarında ki hakimiyeti ile bir çok büyük firmanın reklam sunumlarını hazırladı. 15 yıl kendi ajansında creative director olarak çalıştı. Televizyon kanalları için reklam metin yazarlığı, moda çekimleri ve animasyon çizimleriyle hayal dünyasını geliştirdi. Akademik dergiler, yerel dergiler ve bir çok araştırma kitaplarının metin yazarlığını yaptı. Kitap kapağını çizdiği ve metin yazarlığını yaptığı Rus kökenli bir yazarın isteği ile (70x100) Ankara Devlet Müzesinde uluslararası bir sergi için Dede Korkut ve hikayeleri eserini çizdi.
Üstündağ için bu sergi bir dönüm noktasıdır.“Her resim bir hayat ve bizler bu resimlerin birer noktalarıyız.” sözüyle günlerce, haftalarca, aylarca atölyesinden çıkmayarak yeni bir oluşuma imza attı. Rengarenk Kalemler, yağlı boyalar, simler, pasteller, suluboyalar, kömür kalemler. Milyarlarca nokta, sonsuz çizgiler. Kullandığı tarz aynı resmi bir kez daha yapmasını engelleyecek kadar zor ve sabır gerektiriyor…” Sanatçı her sergisinde belli orandaki geliri ihtiyaç duyduğuna inandığı kurum ya da kişilere bağışlıyor. Böylece, kendi deyimiyle, kanını yeniliyor ve yeniden doğuyor. Üstündağ’ın çizgileri havada uçuşarak birbiriyle birleşiyor ve yaşadığımız hayatları oluşturuyor. Sanat, onun için insanlar demek… Sonuna asla nokta koyamayacağı yaşamın kendisi, özlemleri, aşkları, umutları, hüzünleri, hayal kırıklıkları, ve toplum... Herkesin içinde yaşattığı fırtınalar onun renklerinde coşuyor, taşıyor ama sonunda öyle bir sessizlik oluyor ki adeta ilk aşık olduğunuz anda ki heyecan sarıyor bedeninizi. Sanatı dünyada gezdiği, gördüğü birçok kültürlerin kendi kültürümüzle buluşmasını sağladı. Osmanlı Arşivlerinin ve bakanlıkların birçok kitaplarının bizzat çizimlerinde ve tasarımlarında bulundu. Tarihi kitapların kapak ve iç bordür çizimlerini yaptı. Resim dışında roman, köşe yazıları, şiirleri ve denemeleri vardır.
Bir yıldır "Oh be, hayat bu işte" diye düşündüm Şerefler köyündeki evimin, işimin, yeni hayatımın terasından bakarken. Bir gecede İstanbul’da ki hayatıma son noktayı koyarken yaşanmışlıklar ne kadar bana küsmüş olsalar da dönüp arkama bakmadım. Yağmurdan sonraki toprak kokusunu, sabah horoz sesiyle uyanmayı, şimdiye kadar dokunamadığım nasırlı elleri, melisa kokulu bahçeleri, mis gibi tandırlarda sıcacık sunulan ekmekleri, bahçede ağacın altında temiz hava alırken yapılan kahvaltıyı bu dünyada yaşamalıydım.’
Diyerek İstanbul’da ki hayatını bırakarak Muğla-Dalaman-Şerefler Köyünde Sanat Atölyesi açarak cesaretini bir kez daha ispatladı. ‘Şöyle uzun uzun gerildim sanki 41 yılın yükü, kaosu üstümden uçup gidiyordu. Şanslı bir kadın olduğumu düşündüm. Sessizlik birden yüzüme düşen yağmur taneleriyle içimi ürpertti. Bir anda sağıma soluma hayretle baktım. Etrafımda teknolojiye ait hiçbir şey yoktu. Dünyadan bihaber olmak ne kadar değişik bir duyguymuş. Oysa savaşlar, cinayetler, psikolojik dengesizlikler, iktidar mücadeleleri, kazalar, ölümler, ihanetler, dedikodular buradan ne kadar da uzak görünüyor. Sanki bulutların üstündeyim, ne elimi uzatabiliyorum, ne sesimi duyurabiliyorum. Gözlerimi kapattım ve elimde bir asa olmasını diledim. Dünyayı değiştirmek, insanları, hatta kendimi değiştirmek için. Belki de yeryüzünü hak eden tek canlı hayvanlar ve bitkiler diye düşündüm. Fırçamla, kalemimle isyanlarımı çizdim yıllarca. Yetmedi, ben çizdim ama ölümlere yetişemedim, ben çizdim, hırsızları doyuramadım, ben çizdim, kazaları engelleyemedim, ben çizdim, açlığa engel olamadım, ben çizdim, savaşların kanı ile boğuldum, ben çizdim ihanetler örümcek ağı oldu, ben çizdim kıtlıklara, açlığa ilaç olamadım, ben çizdim hastalara şifa veremedim ve ben çizdim, çizdim, çizdim, sonunda tek başıma kaldım boş bir sayfa ile. Kendimi, ruhumu, inancımı, güvenimi, kalbimi geri istiyorum. Bulmayı diliyorum.’
Sanatçının dört yüze yakın eseri bulunmaktadır. Son yıllar Alaçatı’da kendi atölyesinde çalışıyor olsa da onun için büyüleyici ülkemizin her köşesinde yaşama isteği ruhunu sürüklemeye devam etmektedir. Ayrıca minyatür heykel ve maket çalışmaları ise tam bir geri dönüşüm sanatının örneklerindendir.
Ankara Devlet Müzesinde ( Türk Dünyası) Uluslararası 2001
İlk kişisel sergisini 2003 de Asmalı Mescit Sanat Galerisi’nde açtı.
Birçok karma sergiler (Yardım amaçlı) (2001 – 2007)Beşiktaş Belediyesi Başkanlık Binası (2006 / 23 -29 Aralık)
Ulusoyların Bebek Kitapevi (2007 / 13 – 20 Ocak)
Kabataş Erkek Lisesi (Karma) (2005)
Genel Kurmaylık Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi
Çekirdek Sanat Galerisi 2006
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İsteğiyle ile Mevlana Sergisi (Sevgiye Yöneliş)
AKM (Atatürk Kültür Merkezi ) (2007 / 3 – 25 Ekim) Kişisel Sergi
Taksim Sanat Galerisi (2007 / 8 – 18 Aralık) Kişisel Sergi
Yunus Emre Kültür Merkezi 2007
Uluslararası İstanbul Bienal (Sanat Fuarı)
Beşiktaş Deniz Müzesi 2009 Aralık (Picasso’nun Aşkları)
Beşiktaş Deniz Müzesi 2010 şubat
Baba Beni Okula Gönder Projesi
(Tam Destek) Müzayede (Türkiye’den seçilmiş 40 sanatçı)
SanArtCoffee (Muğla-Dalaman-Şerefler Köyü)
Sheraton Otel & Convention Center (Ankara) Kişisel sergi (2019)
İğdeli Han Hotel (Alaçatı) Kişisel Sergi 2020
Avula (Alaçatı) Kişisel Sergi 2021
İzmir Enternasyonel Sanat Festivali (Valör Sanat Galerisi) 2021